It would be great if you could support us with a small donation.
It might not be much for you, but it would help us providing more and better interviews in the future.
With a little bit of your support we might be able to realize even more!

Their new release, touring, their best and worse memories over the years, and even their strongest temptations. They shared EVERYTHING with us- and you!



Röportajımıza başlamadan önce sizinle ufak bir oyun oynamak istiyoruz. Çok oyun sayılmaz aslında, kart çekeceksiniz sadece (güler). Size soracağımız ilk soru da çektiğiniz karta göre belli olacak. Kartı kim çekmek ister?

ACME: Bu tür şeyleri genelde vokalistimize bırakıyoruz.

O zaman, bir tane kart çek lütfen.

HAL: Sen kartı çeker çekmez röportaj bitecek (güler). 

Hangi kart çıktı?

CHISA: Büyücü.

Ah, güzel kart. Büyücü, değil mi? Eğer bir büyücü olsaydınız ne tür bir büyü kullanmak isterdiniz?

CHISA: Hmmm. İnsanların karınlarını hedef alan bir büyü yapmak isterdim. 

Herkes: (güler).

CHISA: (Kollarını ileri uzatır) Böyle yapınca karınları ağrırdı.

Anladım. Kara büyü… 

HAL: O kadar kötü değil aslında.

CHISA: Aynen. Birazcık korkunç sadece. Gerçekten zarar verecek bir şey değil o yüzden eğlenceli olurdu.

HAL: Mesela patronun sana kızarken “Lan! Sen! Ahhh (karın ağrısı büyüsü). Böyle iyi çalışmaya devam et” (güler).

RIKITO: Etkisi fazla hızlıymış.

(güler). Peki diğer üyeler?

RIKITO: Savaşı durdururdum. 

ACME: Oooooo!

RIKITO: Şu anki bu savaş Japonlara çok fazla zarar veriyor. Hayat pahalanıyor. Her şeyin fiyatı çok yükseliyor. Öyle.

HAL: Havayı kontrol ederdim. Bazen dağa tırmanırken hava yağmurlu oluyor. Ayrıca, bazı ülkelerde de beni tanrı olarak görürlerdi. 

SHOGO: Ne seçsem? Zor bir seçim. Kendimi dünyanın en güçlü insanı yapardım. 

HAL: Yine de karnın ağrıyacak ama. 

CHISA: İnsanların karnını ağrıtarak savaşı bile durdurabilirsin aslında.

RIKITO: Dünya barışı sağlanabilir. 

Tüm parçalar birleşmeye başladı. Hazırsanız röportajımıza başlayalım. Bize bu sefer sizinle yüz yüze röportaj yapma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. 

ACME: Asıl biz teşekkür ederiz. 

Size yeni albümünüzle ilgili sorular da sormak istiyoruz, ancak, öncesinde bu yaz gerçekleştirdiğiniz Amerika ve Kanada Turunuz hakkında konuşarak başlamak istiyoruz.

RIKITO: Kanada’da harika anılarımız oldu. 

SHOGO: Pittsburg’e gittiğimizde her şeyin üzerinde patates kızartması vardı, pizzanın üstünde bile!

CHISA: Çok lezzetliydi ama (güler).

RIKITO: Patates kızartmasını ben de severim. Ama, her şeyin üzerinde patates kızartması vardı.

Tadının güzel olmasına sevindim (güler). Konserlerle ilgili aklınızda kalan bir şey oldu mu?

SHOGO: Oldu! Güzel bir anı! ACME olarak ilk kapalı gişe konserimizi Chicago’da verdik.

CHISA: Dallas…

SHOGO: Ah, karıştırdım. Chicago değil, Dallas’tı.

CHISA: İlk defa Dallas’ta kapalı gişe konser verebildiğimiz için çok mutluyduk.

Bu harika bir şey. Tebrikler! Peki, beklentiniz dışında gerçekleşen bir şey oldu mu?

HAL: Austin’deki konserimiz açık havadaydı. Hava 43 dereceydi, yani aşırı sıcaktı. Prova sırasında sıcak yüzünden bilgisayar birden dondu ve prova bile yapamadık. Bilgisayarı nasıl soğutabiliriz diye düşünmeye başladık. Kulisteki dondurucuyu açınca, içinde dondurulmuş hamburgerler bulduk.

CHISA: Hamburger köftesi.

HAL: Köfteleri bilgisayarın altına koyunca, bilgisayar tekrar çalışmaya başladı (güler). Bu sayede konsere devam edebildik. Bundan sonra sıcak günlerde hamburger arayacağız (güler).

CHISA: Turlar sırasında gittiğimiz her havaalanında, çalışanlar bize grubumuz hakkında sorular sordu. Yanımızda hep enstrümanlarla gittiğimiz için, kontuarlardaki teyzeler bize hep Tik Tok ya da Instagram hesaplarımızı soruyor (güler). Tam olarak ne zaman olduğunu hatırlayamıyorum, ama bir keresinde yüksek rütbeli bir çalışan bizi her zamanki carry-on (enstrümanlarımız)larımızla gördü, ve prosedürleri çok hızlı bir şekilde atlatmamıza yardımcı oldu. 

HAL: İnsanlar kuyruğa giriyordu, bizimse hızlı geçiş biletimiz varmış gibiydi (güler).

SHOGO: Kanada’dan Amerika’ya girerken göçmenlik incelemesinden geçmemiz gerekiyordu. Eşyalarımızı geçirmemiz gereken güvenlik noktasında çok uzun bir kuyruk vardı. Ama, onlara grubumuzdan biraz bahsedince, bizi hızlıca geçirdiler. Grubumuz hakkında konuşmak hep işe yaradı.

CHISA: Müzik gruplarına Japonya’da olduğundan çok daha iyi davranıyorlar. Bazen Amerika’da, tanıdıklarının Japonya’da yaşadığını söyleyen insanlarla tanışıyoruz. Bazen de, kendilerinin ya da tanıdıklarının Japonya’daki grupları ya da Japon müziğini sevdiğini söyleyenler oluyor.

RIKITO: Genellikle çok fazla eşyamız olduğu için havaalanlarında erken check-in yapmaya çalışıyoruz. Japonya’da herkes oldukça dakik, o yüzden herkes erken gitmeye çalışıyor, ama Amerika’da havaalanına erken gittiğimizde bize teşekkür etmişlerdi. Bu kadar küçük bir şeyle mutlu olmalarına şaşırmıştım. 

Çok iyiymiş. Peki, Amerika ve Kanada’da turistik yerleri gezebildiniz mi?

ACME: Evet, birçok yere gittik.

RIKITO: Amerika’ya her gittiğimizde hayranlarımızla birlikte turistik yerlere geziler yapıyoruz. Bu etkinlikler sırasında biz de epey eğleniyoruz. 

Harika. Birçok yeni yeri ziyaret ettiniz mi?

ACME: Ettik, ettik. Her şey harikaydı. 

SHOGO: Yarasa. Austin’de yarasa izlemeye gittik. Ayrıca, New York pizzası aşırı lezzetliydi. 

HAL: O kadar lezzetli olmasına şok olduk (güler). Çok fazla yedik. 

CHISA: New York’ta Times Square’i de ziyaret ettik, ve Özgürlük Heykelini de gördük. Muhtemelen Times Square’de fotoğraf çekimi yapan başka bir grup yoktur. 

Oradaki yemekleri de biraz anlatır mısınız? New York pizzası ve patates kızartmasını konuştuk biraz, ama başka neler yediniz? Özellikle Kanada’da. Oraya ilk gidişinizdi, değil mi?

ACME: Şey! Şey! Şey! O şey çok lezzetliydi!

CHISA: Poutine.

HAL: Protein değil de poutine (güler). Çok lezzetliydi. Izgara balık da çok güzeldi. 

CHISA: Alerji olayı…

RIKITO: Evet, Toronto’da yanlışlıkla alerjik olduğum bir balıktan yedim, ve yüzüm şişti (güler). Kötü bir anı olarak bu turda en aklımda kalan şey oydu.

CHISA: Kaç kere barbekü de yaptık. 

RIKITO: Mısır çok lezzetliydi. 

CHISA: Son olarak Los Angeles’a geri döndüğümüzde bir sürü barbekü mısır yemiştik. 

HAL: Aradan bir ay geçtikten sonra oraya geri dönmüştük, ve son yiyişimiz olacaktı. Ona rağmen, tereyağı-soya sosunu kullanmıştık (güler). 

CHISA: (güler). Ne de olsa, Japonya’da barbeküyü yakiniku sosu ya da soya sosuyla yemeye alışkınız. Amerika’daki barbekü sosu da lezzetli, ama orada Japon tarzı soslar olmadığı için, Japon tarzı sosları daha da canımız çekti (güler). Kore barbekü sosuyla soya sosunu karıştırıp kendi sosumuzu yapmaya çalıştık (güler).

(güler). Nasıldı? Başarılı oldunuz mu?

CHISA: LA’da soya sosu vardı, o yüzden bir şekilde hallettik.

HAL: Karides çok lezzetliydi. Herhangi bir restorana gittiğimizde, ve ne yemek istediğime karar veremediğimde hep karidesi seçtim, ve hiç de pişman olmadım. Şimdilik en azından. Japonya’da karides genellikle çok ağır kokuyor ve çok lezzetli olmuyor, ama Amerika’da hiç kötüsünü görmedim.

CHISA: Kesinlikle. Oradaki tavuk, mesela, Japon damak tadına göre biraz fazla pişmiş veya kuru olabiliyor, ama karides hep çok güzeldi.

HAL: Karidesi çok iyi yapıyorlar.

Sıradaki sorumuzu CHISA’ya sormak istiyoruz. Tur sırasında kırmızı topuklu ayakkabı giydin, değil mi? Daha sonra o ayakkabıları Japonya turunda da giymeye devam ettin.

CHISA: Giydim. O zamandan beri de giymeye devam ediyorum.

Nasıldı? Topuklu ayakkabıyla sahne almak zor muydu?

CHISA: Alıştım. Fotoğraf çekimi sırasında daha yüksek topuklu ayakkabı giyiyordum. Onlarla konsere çıkmanın imkansız olacağını düşündüm. 

HAL: Ha, yanlışlıkla olmadı yani. Aceleyle çıkarken, yanlışlıkla annenin ayakkabılarını giydin, ve yanında onlardan başka yoktu falan değil (güler).

CHISA: Amerika’daki bir staff üyesi “Madem yapacaksın, ben sana AMAZON’dan ayakkabı alayım, onları giy lütfen” gibi bir şey dedi. O ayakkabılarla konser verebilecek miyim diye bir süre denedim, ve ilginç bir şekilde başardım. O yüzden onları giymeye devam ettim.

Sana çok yakışıyor! Hayranların tepkileri nasıldı?

CHISA: Oldukça iyiydi. Benim için bir sembol haline geldi. Bu tür müziği yapıp da kırmızı topuklu ayakkabı giyen çok fazla grup olduğunu düşünmüyorum. Bu açıdan, göze çarptığımı düşünüyorum.

Katılıyoruz. Bu ayakkabıları giymeye nasıl karar verdiniz?

CHISA: Kostümlerimizi yapan tasarımcıyla bir çok toplantı yaptım. Kendim de her zamanki kostümlerden biraz sıkılmaya başlamıştım, ve farklı bir şeyler yapmak istiyordum. Öyle kararlaştırdık. 

Anladım. Amerika Turuna geri dönersek, bu turdaki ürünleriniz çok yaratıcıydı. Özellikle de. içinde 10 tane şarkı olan kaset şeklindeki USB’ye bayıldık. Oldukça nostaljik bir his veriyor. Bu fikir aklınıza nasıl geldi?

SHOGO: Yeni albüm çıkartmakla ilgili konuşmaya başladığımızda, kağıt kapak mı plastik kapak mı yapalım gibi birçok farklı fikir ortaya atıldı. Bu tartışmalar esnasında kaset şeklinde USB yapma fikri çıktı (güler). Biz de materyale baktık ve onda karar kıldık. 

CHISA: Amerika Turuna özel bir şeyler yapmak istedik, ve bunu seçtik. 

Şu an Japonya’da da satışta, değil mi?

CHISA: Ama, tamamı çoktan satıldı. 

RIKITO: Hiç kalmadı neredeyse. Tamamı satıldı gibi bir şey. 

SHOGO: Baya iyi sattı. 

RIKITO: Öyle. Amerika’da bile. Oldukça benzersiz bir fikir olduğu için sanırım, birçok kişi satın aldı. 

Anladım. Kasım ayında Japonya Turunuz başlıyor değil mi? Uzun süredir gidemediğiniz yerlere de gideceksiniz. Bu turda en çok heyecanla beklediğiniz şey ne?

CHISA: Tabii ki konserleri heyecanla bekliyorum. Konserler dışında da, sona kalan donakalır gibi olacak ama–

RIKITO: Sorun değil. Ben en son cevaplasam da olur. 

CHISA: Sorun olmaz mı? Benim için, Sapporo. Oraya en son ne zaman gitmiştik?

RIKITO: Çok uzun zaman oldu. 

SHOGO: En son CHISA AND SHOGO olarak iki kişilik şovumuz için gitmiştik. Sapporo’ya çok uzun süredir gitmedik. 3 yıl oldu sanırım. 

CHISA: Sapporo’nun yemekleri çok lezzetli: sushi, miso ramen vs. Dört gözle bekliyorum.

Sapporo’da hayran buluşması da yapacaksınız, değil mi?

CHISA: Evet, sadece Sapporo’da ikinci kısım (talk show) yok, o yüzden ertesi gün başka bir yerde hayran toplantısı yapacağız. Bir de, Sapporo birası da çok güzel. 

HAL: Aaa, evet, çok güzel. Et de çok güzel. 

CHISA: Evet, heyecanla bekliyorum. 

HAL: Yemek konusunda, çeşitli yerlere gideceğimiz için oradaki lokal yemekleri denemek istiyorum. İçinde erişte bulunan Hiroshima okonomiyaki’si mesela. Bir de, içinde ahtapot olan momiji manju. Tadı hiç güzel değil. Ama ilginç. İlginç ve iğrenç (güler). Ayrıca, Hokkaido’da Cengiz Han karameli var…

CHISA: Şu tadı hiç güzel olmayan.

HAL: Oldukça kötü bir karamel. Tadı kesinlikle güzel değil. 

Onu mu heyecanla bekliyorsun?(güler)

ACME: (güler) Senin için endişelendi.

HAL: Herkesin cevabıyla aynı olacak ama, ne zaman yola çıksak her zamankinden farklı bir dağ görebiliyorum.

SHOGO: Herkesle aynı değil. Alakası bile yok (güler).

HAL: Dağları heyecanla bekliyorum. Eğer daha önce hiç görmediğim bir dağa rastlarsak, her zaman çok büyülenmiş hissediyorum. Japonya’nın her yeri dağlarla kaplı, o yüzden onları görmeyi seviyorum. Herkesin adına söylüyorum bunu (güler).

RIKITO: Dağları izleyen sadece sensin. Ben nehir görmek istiyorum (güler). Bu turda yeni şarkımızı da çalacağız, o yüzden en çok bunu heyecanla bekliyorum. 

Peki, konserler dışında?

RIKITO: Konserler dışında, illa bir yer seçmem gerekirse, Hiroshima derim çünkü oraya son gidişimizden bu yana çok uzun bir zaman geçti. Bir de, memleketim olan Osaka ya da Kansai’a gitmeyi her zaman seviyorum.

SHOGO: Chiba’yı da dahil etmezsen olmaz, orada yaşamak istiyorum diyorsun ya.

RIKITO: Chiba benim kişisel zamanım için. Chiba’ya ilk gidişimiz olacak, değil mi? ACME olarak orada hiç konser vermedik. O yüzden, orayı da heyecanla bekliyorum. 

SHOGO: Daha önce hiç konser vermediğimiz Chiba’ya gitmeyi dört gözle bekliyorum. Elbette Kanto bölgesinden insanlar gösterimize gelir diye düşünüyorum. Oraya ilk gidişimiz olduğu için Chiba’da yaşayan ve Tokyo’ya sık gitmeyen insanların da bizi görmeye geleceğini umuyorum. Bu yüzden Chiba’ya gitmeyi dört gözle bekliyorum.

Ayrıca, daha önce bazı konserlerinizi denizaşırı hayranlarınız için de live stream olarak yayınlamıştınız. Bu turda da konserlerinizi online olarak yayınlayacak mısınız?

CHISA: Aslında one man konserlerimiz için çok fazla live streaming yapmamıştık. Sadece, “hadi yapalım” diye birden karar verdiklerimizi yapmıştık.

RIKITO: Hatta konserler sırasında bu videoları çektik ve ertesi gün hayranlardan talep gelince YouTube’da oynattık. Ancak çok fazla live stream konser yapmadık.

CHISA: Bugünlerde biraz zor. Yeniden konserler verebildiğimiz için, konserleri eş zamanlı live stream olarak da yayınlarsak, başlangıçta farklı şehirlerde birçok gösteriye katılmaya karar veren Tokyo’lu hayranlar mesela, bunun yerine canlı yayınları izlemeye karar verebilirler. Bu endişelerimden biri. Ama, denizaşırı hayranlar da konserlerimizi izlemek istiyor diye düşünüyorum, bu yüzden belki sadece tur finalini canlı yayınlayabiliriz. Umarım ileride bir şeyler ayarlayabiliriz.

Anlıyorum. Konuyu tekrar turlara getirirsek, tura çıktığınızda, kim her zaman yanına çok fazla eşya alıyor ve kim yeterince eşya almıyor ya da önemli bir şeyi unutuyor?

SHOGO: Bir şeyleri unutan tek kişi benim. Bir keresinde kostümümü bile unuttum. 

HAL: Bir keresinde benim ödünç verdiğim tişörtle konsere çıkmıştı (güler). 

SHOGO: Evet, HAL’ın tişörtünü ödünç aldım, ve HAL da ROTTEN ORANGE kapüşonlusunu giydi.

RIKITO: Yanına en az eşya alan muhtemelen SHOGO.

SHOGO: Evet, en az eşyayla seyahat eden benim. 

RIKITO: “Gerçekten sadece bununla mı geldin?” gibi.

SHOGO: Taa Fukuoka’ya gitmemize rağmen (eliyle ufak bir sırt çantasını gösterir) bunun kadar bir şey aldım yanıma (güler). 

HAL: Ama bir şeyleri mutlaka unutuyorsun (güler).

SHOGO: Tabii ki, enstrümanları falan saymazsak, sadece kendi eşyalarım olarak. 

CHISA: Hepimiz tur yapmaya alışkın olduğumuz için, herkes yanına sadece ne lazımsa onu alıyor. Kimse gereksiz bir şey almıyor. Sonuçta, ABD’ye de sık sık gidiyoruz, o yüzden, herkes valiz hazırlama konusunda baya yetenekli.

Şimdi, size yeni albümünüz hakkında birkaç soru sormak istiyoruz. Yeni şarkınız RESISTED TEMPTATION’u dinledik. Melodik kısımlarla sert vuruşları birleştiren harika bir şarkı, ve CHISA’nın brutal vokali de her zamanki gibi etkileyici. Bize bu şarkının yapım sürecinden ve arkasındaki anlamdan biraz bahseder misiniz?

RIKITO: Öncelikle, şarkıyı HAL hazırladı. Hem şarkı sözlerini o yazdı hem de demoyu o hazırladı. 

HAL: Önce şarkı sözlerini yazdım, daha sonra da grup üyelerinden şarkıyı daha karizmatik bir hale getirmelerini istedim (güler). Şöyle ya da böyle daha iyi olur diye tartışarak aranjmanını birlikte yaptık. Böylece bu karizmatik şarkı ortaya çıkmış oldu (güler). 

Kesinlikle çok havalı (güler). Şarkının arkasındaki anlamı da merak ediyoruz. 

RIKITO: RESISTED TEMPTATION’ı tamamlamamız oldukça uzun bir zaman aldı. Hatta kayıt seansları sırasında şarkıyı çıkartmasak mı diye bile düşündük çünkü hiçbir konuda ortak bir fikre varamıyorduk. 

CHISA: Herkesin şarkıya katmak istediği farklı ince detaylar vardı. Bu detaylar o kadar küçüktü ki, mühendislerimiz de dahil olmak üzere hepimiz asıl amacımızı ve ne yapmak istediğimizi unuttuk. Ama son dakikada bir karara vardık, hatta stüdyodaki zamanımızı da uzattık, ama tamamlayabildik. O yüzden lütfen bol bol dinleyin. 

SHOGO: İçinde birçok duygu ve detay barındıran bir şarkı oldu. 

Anlıyorum. Şarkının sözleri oldukça derin görünüyor. Bize şarkının sözlerinden de biraz bahseder misiniz?

HAL: Şarkı sözlerini yazarken, yine dağlardan bahsedeceğim ama (güler). Son zamanlarda çok fazla dağ yürüyüşü yapıyorum. Bir keresinde yürüyüşüm çok uzun sürdü, güneş battı ve hava karardı. Karanlıkta geri yürümek zorunda kaldım. Bir kafa lambam vardı ama sadece ayaklarımın etrafındaki zemini görebiliyordum ve bu korkutucuydu. Ama orada dursaydım, kurtlar ya da ayılar olabilirdi. Hayvanlar var, zifiri karanlık, ay ışığı yok ve hava soğuk. Öleceğimi sandım ve yürümeye devam ettim. Tehlikeli olmasına ve bazı yerlerin çok dardı, ve orada gerçek HEAVEN’S DOOR (Cennetin Kapısını)’u görebildim (güler). Sanki bu yol HEAVEN’S DOOR (cennet kapısı)’a çıkıyor gibi, öyleyse diğer yoldan gidelim (güler). Yürümeye devam ederken, günlük hayatta canımız için savaşmayı ya da ölmemeye çalışmayı pek düşünmediğimizi fark ettim.. Şarkı böyle doğdu. Ama sözleri “dürtülere teslim olmak daha mı kolay olur?” gibi düşüncelere yer vererek yazdım.

Hazır dürtülerden bahsetmişken, herkesin suçluluk duyduğu bir zevki vardır. Sizinki ne?

HAL: A, o şey gibi mi? Kushikatsu’yu çift bandırma. Yasak olmasına rağmen. Kushikatsu, kızarmış domuz eti vs. Bu nedenle üzerinde çift daldırmanın yasak olduğunu belirten bir yazı bulunuyor. Ama benim dürtüm onu iki defa bandırmak (güler). Ama sen böyle bir şeyi kastetmemiştin sanırım (güler).

Senin cevabın da olur (güler).

SHOGO: Benim için, tam uyumadan önce acıktığımda yemek yemek. Harika bir zevk. Yedikten sonra hemen uyuyabiliyorum hem. Kilo aldırıyor gerçi.

RIKITO: Genellikle yemekle alakalı dürtülerim oluyor. 

CHISA: Son zamanlarda, suçluluk duyduğum dürtülere teslim olmaya devam ediyorum, bu yüzden sürekli kilo almaya da devam ediyorum. Ayrıca anime ve drama. Son zamanlarda, Amazon Prime ve Netflix aynı anda bir sezonun tamamını yayınlıyor, bu yüzden uyumadan önce biraz izlemek zarar vermez diye düşünüyorum. Sadece bir bölüm izleyip uyuyacağım. Ama öyle bir yerde bitiyor ki, bir bölüm daha izlemeye karar veriyorum, ve farkına varmadan saat 3 olmuş oluyor. Bu tür dürtülere karşı koyamıyorum.

RIKITO: İnternetten alışveriş yapmak. Günlük ihtiyaçlar gibi şeyleri alıp duruyorum.

CHISA: Ne alıyorsun? (güler).

RIKITO: Deterjan.

CHISA: Çok iyi anlıyorum!!

RIKITO: Normal boy yedek deterjan poşetleri yeteceği halde, aradığımda 3 katı gibi boylar çıkıyor. O zaman üç doldurmalık boyutta olanı alsam yetecek, ama sonra iki tane almak istiyorum (güler). Bu tür bir dürtü (güler).

HAL: Bir tane daha söylesem olur mu? Aklıma bir tane daha geldi. Akşam yemeği yerim, sonra biraz alkol alırım ve biraz uzanırım. Ama sonra böyle uyuyakalıyorum (güler). Daha kıyafetlerimi değiştiremeden veya dişlerimi fırçalayamadan. Birazcık uzanayım diye yatıyorum, sonra uyuyakalıyorum (güler). Kusura bakmayın, bunu gerçekten paylaşmak istedim (güler).

Teşekkür ederiz (güler). Yeni şarkınıza geri dönersek, şarkının en sevdiğiniz kısmı ne?

HAL: Son mixin sonuna kadar titiz davrandığım bir kısım var. Tempo yavaşlayıp bir kırılma noktasına geldikten sonra “dong tan tan” diye giden bir kısım var. Bas gitar ve baterinin mixini yapmak zaman aldı. Mühendisten sesi güçlendirmesini istedim (güler). İyi bir denge kurmak mühendisin işi ama bas davul sesi duyulduğu sürece diğer tüm sesleri silebilirsin bile dedim. Çünkü o kısım, dürtülere karşı zaten kaybettikten sonrası gibi. O bas davul kısmını dinlerseniz ne demek istediğimi anlayacağınızı düşünüyorum.

CHISA: Şarkı o slow kısma geçmeden önceki o his.

HAL: Sanki trende mideniz bulanıyor ve kusma dürtüsüne karşı savaşıyorsunuz ama artık tutamadığınız o an baaaam kısmı oluyor (güler). Öyle bir his (güler).

RIKITO: Yeni şarkının sesiyle ilgili olarak, bas sesini daha önce hiç yapmadığımız bir dereceye kadar manipüle ettik, bu yüzden bu kısımda çok titiz davrandık.

SHOGO: Son kısım bence. Gitar akorunun en düşük olduğu yer.

RIKITO: Şimdiye kadarki en düşük.

SHOGO: Gerçek şarkı oradan itibaren başlıyor gibi (güler). Sanki o noktaya kadar ısınma turu gibi (güler).

Ayrıca yeni albümünüzü de sormak istiyoruz. HEAVEN’S DOOR, RE:, RESISTED TEMPTATION ve WALK gibi pek çok şarkıda pes etmemek, acıya katlanmak vb. temalar var. Bu temaları nasıl seçtiniz? ACME olarak geçmişte yaşadığınız zorluklardan mı ilham aldınız?

HAL: Yine dağlarla ilgili (güler). HEAVEN’S DOOR ve bu şarkının sözlerini ben yazdım. Yürürken genellikle çeşitli şeyler düşünürüm, bu yüzden dağlarla ilgili içeriğin arttığını düşünüyorum. Tırmanmanın ve yürüyüş yapmanın hayatla ortak bir yanı var. Yürümeye devam edersen, kesinlikle bir yere varırsın. Şu an bulunduğun yerden oraya baktığında çok uzak olduğunu ve oraya gitmenin imkansız olduğunu düşünebilirsin ama bir adım öne geçmek o kadar da zor değil. Ama bu adımları atmaya devam edersen, bir gün çok uzak olduğunu düşündüğün yere mutlaka ulaşırsın. Bence bu dağların iyi bir yönü. Müzik grubu ise pek öyle gitmiyor (güler). Çünkü sürekli farklı yönlere çekiliyoruz (güler).

Tam da grup hakkında bir soru soracaktık. ACME olarak bu 5 yıl içinde karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?

HAL: Basçımız RIKITO’nun hasta olduğu için yarım yıllığına bizimle olamadığı bir dönem vardı. Yarım yıl boyunca sadece üçümüzün konser verdiği bir dönem oldu. O zamanlar çaresizce konserleri bir şekilde bitirmeye çalışıyorduk ve hep çok heyecanlıydık. Konserlerden önce “Hadi yapalım!” diye (güler). BLUEBILLION gibi 6 kişilik gruplardan sonra sahneye çıktığımızda, sahne daha da büyük görünürdü çünkü çok az kişiydik. Bunu atlatmış olmamız ve şimdi tekrar 4 kişi olarak çalabilmemiz inanılmaz. Bunun için gerçekten mutluyum. Şimdi bile birçok yerde ve hatta yurt dışında performans sergileyebiliyoruz. Sadece 3 kişi kaldığımız dönemde bunu yapabileceğimizi düşünmemiştik, bu yüzden gerçekten mutluyum.

CHISA: Hava çok sıcak olduğu için bilgisayarın çalışmaması veya istediğimiz ekipmanların hazır edilmemiş olması gibi pek çok küçük şey vardı. Ama garip bir şekilde, bu üyeler ve staff üyeleriyle birlikte olmak bana her zaman bir yol bulabileceğimizi düşündürüyor. Belki de o tür zamanlarda ben dahil hiç kimsenin artık bunu yapamayız gibi şeyler söylemediği için olabilir. Belki de bu yüzden hala devam edebiliyoruz. Seattle’da arabamıza zorla girildiğinde ve tüm ekipmanlarımız ve ürünlerimiz çalındığında, elbette şok olduk ama yine de bu konuda bir şeyler yapabileceğimizi hissettik. Çok zorlu zamanlarda bile üstesinden gelebilecekmişiz gibi hissediyoruz. O gün kırık camların fotoğrafını çekip tişört yapmayı bile düşünüyorduk (güler). Hamburger eti kullanarak bilgisayarları soğuttuğumuz zamanki gibi (güler). Birdenbire, birisi kesinlikle bir çözüm düşünür ve işler yoluna girer. Pes etmek istediğimiz zamanlar pek olmuyor. Bu 5 yılda, sadece 3 kişi kalmışken bile hep devam etmemiz gerektiğini düşündük (güler). “Önce bir iki kadeh bir şey içelim, sonra gidelim” gibi (güler). Bence beş yıl boyunca devam edebilmemizin sırrı bu.

SHOGO: Umutsuzluğa düştüğümüz tek durum COVID nedeniyle 3. ve 4. yıldönümlerimizi kutlayamamamızdı. Konserlerimizi ertelemek ya da iptal etmek zorunda kaldık. Bir tek o zamandı.

HAL: Bundan daha da umutsuz olan şey: Sendai’ye gittikten sonra pazar olduğu için gyutan (ızgara dana dili) yiyememiştim. Yapacak hiçbir şey yoktu. Lütfen dükkanınızı benim için açın demek istedim (güler). Bu yüzden önümüzdeki turda Sendai’ye geri dönüyoruz (güler).

Aksine, bu 5 yılda yaşadığınız en mutlu olay neydi? Eminiz bir sürü vardır, ama en mutlu olay hangisiydi?

CHISA: Son zamanlarda Japonya’da çok fazla konser yapamıyorduk, ve şimdi bile Japonya’daki konserleri eskisi gibi yapamıyoruz. Bu nedenle, herhangi bir medyada ABD Turumuz konu oluyor. Japon hayranlarımız için biraz üzülüyorum ama beni mutlu eden şey, müziğimizi dinleyen ve daha önce hiç gitmediğimiz yerlerde bizi bekleyen insanların olması. Bu yıl New York’ta one man (tek grup olarak) bir gösteri yapabildik. New York’luların Los Angeles veya Teksas’taki insanlardan biraz daha soğuk olabileceğini duymuştum ama durum hiç de öyle değildi, birçok insan bizi görmeye geldi. Bunun için mutluyum. Japonya’da, ABD’de ve diğer her yerde, daha fazlasını yapmak istememize neden olan şey tam da bu fırsatlara sahip olmak.

SHOGO: Benim için en mutlu şey daha önce hiç bulunmadığım yerlere gidebilmek. Kanada’da Toronto’ya ilk gittiğimizde olduğu gibi. Geçenlerde Major League burada yapılmıştı diye düşünüyordum oradayken. Ama farklı bir ülkeye gitmemiz ve bu kadar çok insanın bizi görmeye gelmesi inanılmaz. Şaşırmıştım.

HAL: Müzik yapma amacımı düşündüğümde, her zaman benim ve arkadaşlarımın yaptığı müziği mümkün olduğunca çok kişiye dinletmek istemişimdir. Artık sadece Japonya’da değil, sadece Amerika’da bile değil, çeşitli ülkelerden birçok insan müziğimizi dinliyor. Hatta ilk defa gittiğimiz ülkelerde bizi bekleyenler var. Bence hiçbir şey bu mutluluğun yerini tutamaz. Hayatımı müzikle kazanmasaydım, tüm günümü vida ve metal yaparak geçirecek, sonra eve gidip “düşük maaşına rağmen tek yaptığın acıkmak”diye şikayet eden karımı dinleyecektim (güler). Sanırım buna kıyasla çok daha mutlu bir hayatım var (güler).Grup arkadaşlarımla pek çok yere gidip birlikte gürültü yapabiliyoruz.

O zaman, sırada kesinlikle ziyaret etmek istediğiniz bir yerler var mı?

CHISA: Çok fazla var. Şu anki ACME ile yakın gelecekte ziyaret edebileceğimiz en muhtemel yer Güney Amerika veya İngiltere gibi görünüyor.

HAL: Bence de. İngiltere’de ana teması ACME olan bir DJ etkinliği yaptılar, bu yüzden kesinlikle oraya gitmemiz gerektiğini düşündüm.

CHISA: Zaten Teksas’a kadar bile gittiğimize göre Amerika’nın tamamını gezebilir miyiz diye merak ediyorum. Yani sonuçta Kanada’yı bile ziyaret ettik.

SHOGO: Kosta Rika da oralarda bir yerlerde değil mi? Meksika’nın üzerinde sanırım. Güney Amerika’ya giderken küçük bir ülke var, Kosta Rika. Orada tembel hayvanlar da olduğu için orası ilgimi çekiyor (güler). Las Vegas’a gitmeyi de çok istiyorum. Ya Las Vegas ya da Shiga. Çünkü Shiga şovumuz iptal olmuştu. Oraya gitmeyi planlıyorduk ama bir kez tayfun gibi bir sebepten iptal oldu, sonra COVID nedeniyle tekrar iptal oldu. 2 veya 3 kez iptal oldu. Yapacağımızı söylememize rağmen, hala yapamadık, o yüzden benim cevabım Shiga ya da Las Vegas.

RIKITO: Brezilya. Amazon Nehrinde balık tutmak istiyorum.

= TO BE CONTINUED =

Interview: Gamze, Chis
Translation: Gamze

ACME OFFICIALACME OFFICIAL TWITTER
YouTubeSpotify

It would be great if you could support us with a small donation.
It might not be much for you, but it would help us providing more and better interviews in the future.
With a little bit of your support we might be able to realize even more!

One thought on “Band IN: ACME Part 1 (Dec 2022)

  1. Thank you for the interview! I look forward to the next part 🙂 I hope the band are able to come to England some day. Their tour dates in Japan sadly didn’t line up with the dates I was there.

    Like

Leave a comment